30 Ekim 2007 Salı

YOLCULUK SONA ERİYOR :SARP DAĞ YOLLARI VE NEHİRLER !!

Fotoğraflı anlatım için bakınız : http://illede.blogcu.com/1021827
Son olarak Silifke'den evimize ulaşmak için Mut- Ermenek Yolu'nu tercih ettiğimizi yazmıştım.Şimdi bu inanılmaz dağ yolundan bahsedeceğim sizlere..
Mut Yolu doğa harikası bir yol.Çam ormanlarının arasından kıvrıla kıvrıla Toroslar'a çıkmaya başladığımızı farkettiğimiz anda aşırı oksijenden midir,heyecandan mıdır yoksa gördüğümüz güzellikler karşısında dilimizin tutulmasından mıdır bilinmez,eşim de ben de suspus olduk..
Hiç konuşmadan o güzelliklerin tadını içimize sindirmeye çalıştık ve Göksu Nehri'ne ulaştığımızda şaşkınlığımız iyice su yüzüne çıktı.."Aman Allahım..muhteşem" diyebildim sadece..
Yol boyu Göksu vadisinin ballı incir ve üzümlerini satan köylülerden aldığımız küçük bir kasa inciri ve kütür kütür ceviz büyüklüğünde taneleri olan çekirdeksiz üzümleri yiyerek yolumuza devam ettik..( Laf aramızda ben hayatımda bu kadar lezzetli üzüm yememiştim)
Buz gibi akan tertemiz dağ sularından içip yolumuza çıkan yayla - dağ evlerine ve minik kuzuların olduğu sürülere hayranlıkla bakarken Mut'a ulaştık..
Ermenek çok ilginç bir yer.Bir yanda baraj inşaatı sürüyor ve daracık ufacık dağ yollarında baraj inşaatı ile ilgili kamyonlar ve son teknoloji iş makinaları tozu dumana katarak ilerliyorlardı..Bir yanda rastladığımız ve selamlaştığımız sıcak köylüler bize habire bir şeyler ikram etmeye çalışıyordu..Baraj inşaatı,doğal hayat ve sımsıcak insanlar.. Teknoloji ve doğa ikilemi burada da karşımızdaydı..
Eşimin yeğeni bu baraj inşaatında 2yıldan fazla süredir mühendis olarak görevliydi.Düğünümüze dahi gelmemişti iş yüzünden..Antalya'ya 2 -3 saat mesafede olan Ermenek'ten bizi görmeye neden gelmediğini merak ediyordum doğrusu ve hatta biraz da kızıyordum..Ama tabiri caizse kuş uçmaz kervan geçmez ve çok sarp olan bu yerden haftada 1 kalkan köy minibüsü ile Antalya'ya ulaşabilmesinin zor olduğunu görünce kızgınlığımı yendim doğrusu..
Bu arada Torosların Meşhur Ermenek Helvası diye bir tabela görür görmez eşime arabayı durdurmasını söyledim..İyi ki de söylemişim.. Önce küçük bir kutu alan eşime "tadına baktın mı ? ya beğenmezsek" dedim ve kutuyu açıp tattık. Sonra birbirimize baktık..Ve eşim arabadan inip 3 kutu daha aldı..
Bu arada Silifke yolundaki herkesin bize neden sahil yolundan gitmemizi salık verdiğini anlamaya başlamıştık..Gün batıyor ve dağ yolu gittikçe ıssızlaşıyordu.Bizden başka araba yoktu yolda..Karşıdan gelenlere yol vermek için durmak zorunda kaldığınız,ancak tek arabanın geçebileceği bir yol düşünün ve bu yolun bir tarafının dibi görünmez bir uçurum olduğunu..Üstelik bu yolun her 20 metre de önünüzü asla göremeyeceğiniz 45 derecelik virajlarla dolu olduğunu da düşünün..
Bir ara çok panikledim ama eşime bir şey belli etmek istemiyordum, karanlıkta önümüze ne çıkacağını bilmeden dağa tırmanıyorduk.. Tam tırmanış bitti inişe geçiyoruz derken tekrar tırmanıyorduk...Tek kelimeyle her şey korkutucuydu ..
45 km.'lik yolu tam 2 saatte aldık ve nihayet Alanya Mahmutlar Kasabasına vardık..Düzgün yola girdiğimizde eşime "n'olur arabayı durdur , bir 10 dakika dinlenmem lazım nefes almam lazım" dedim..
Sonunda evimize ulaştık..İnanın bana herşey inanılmaz güzeldi..Tekrar gitme imkanım olsa gerçekten yeniden gitmek görmek isterim oraları..Ama bu kez kesinlikle sahil yolundan döneriz.. Plansız seyhatler gerçekten çok güzel oluyor.Herkese tavsiye ediyorum.Mutlaka boşverin herşeyi,işi gücü bırakın bir kenara..Bilmediğiniz yerlere doğru ,bilinmeze doğru ister yelken açın,ister kontağı çevirin ama ille de plansız olsun..
Son olarak: Onca yer gezdik gördük ama ille de evim evim güzel evim...

Hiç yorum yok: